Aylık arşivler: Kasım 2014

Paylaşıyorum öyleyse varım!

I share therefore I am! Paylaşıyorum öyleyse varım!

Yeni çağın trendi paylaşmak. Peki neyi paylaşıyoruz? Fotoğrafları, videoları ve yazıları. Yani gördüklerimizi, deneyimlediklerimizi ve düşündüklerimizi.

I can be googled, therefore I am.

Oysa öyle mi kokular ve hisler? Paylaşamıyoruz dokunduklarımızı, kokladıklarımızı. O kokunun, o dokunuşun verdiği hissin aynısını yaşatamıyoruz kimseye. Fotoğraf ve videoda, gördüklerimizi paylaşıyoruz da ne kadarını karşımızdaki gerçekten görüyor, tartışılır…

Ihlamur kokar mesela benim sokağım. Şehrin ortasında, şehrin gürültüsünden; dolmuşundan, kornasından uzak, ağaçların ve kuş seslerinin içinde olduğu için aşık olduğum, ıhlamur kokulu sokaktaki evim.

O kokuyu, bana verdiği hissi bir yere depolayıp kimseye gönderemem; paylaşamam. Paylaşabilsem de paylaşmak ister miyim herkesle; o da tartışılır…

Kim bilir belki bir gün feelstagram, smellstagram ya da touchbook diye bir şey çıkar. Açarız bir fotoğrafı ve koklarız fotoğraftaki çiçeği; dokunuruz bir köpeğe ya da bir çocuğun saçlarına bir videodan. Ama o zamana kadar iyi ki şiir var:

“Bilmek, soyut ve geçici bir uzlaşma alanı tanımlamaktır… İletişimde kimi mesajlar yerine ulaşmadığı için şiire ihtiyaç doğar… Bütünlük ve etkileşim duygusunun dağıldığı yerde, bütünle aramızdaki mesafeyi kapatma hasretimizi kamçılayan bir bilinçlilik durumudur şiir…”

Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?

Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma, elinizle?

Bilmezdim şarkıların bukadar güzel,

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu,

Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum…

Orhan Veli Kanık- Anlatamıyorum. 

Hem paylaşabildiğimiz, hem de hissedebildiğimiz günlere!

Ayşe Yazgan

Kelimelerin ardındaki gerçekler: Karamsar mı, Kötümser mi?

Karamsarlık ve kötümserlik. Onca benzemelerine rağmen aralarındaki kocaman bir çizgiyle ayrılan iki kelime. Sözlükler bile kanıyor benzemelerine, eş anlamlı damgasını basıyor hemen.

Oysa felsefi tanımları ve hakikatları bambaşka.

Karamsarlıkla kötümserliği karıştırmamak için, kendi hakikatindeki tanımını iyi yapmalı insan. Sonra bir bakmışsınız, o tanımlayamadığınız kelimeleriniz sizi tanımlar olmuş!

Bir tutam kötümserlik, iyimserlikle iyi gider; karşıtlar birbirini dengeler. Karşıtların birarada var olması nesnelliğe götürür insanı. Kötümserlik, gerçekçi bir analiz için gereklidir de; insanı tedbirli kılar. Herhangi bir durumun, kötü olabilecek sonuçlarına karşı başa çıkabilme yeteneğini geliştirir.

Oysa karamsarlık evlerden uzak olsun! Bir ruh durumudur; geleceğin kara olacağına inanma halidir. Karamsarlığın, insanı edilginleştiren, eyleme geçmesini engelleyen hali; zarar verici ve teslimiyeti haklılaştırıcı bir etkiye yol açabilir.

karamsarlık kötümserlik

Karamsarlık, neredeyse bütün umutların kesildiği, herhangi bir ışık görül(e)meyen bir durumun anlatımıdır, daha çok da bir tür ruh durumudur. Kötümserlik ise verili koşulları az çok nesnel bir yaklaşımla irdeledikten sonra, kısa ya da uzun, ama mutlaka sınırlı bir zaman dilimi için, olumlu beklentiler içinde ol(a)mamak ile ilgilidir.”

Belki bugün, sık kullandığınız olumsuz bir kelimeyi seçip, onu kullanırken “gerçekte ve kendi hakikatimde neyi kast ederek kullandım?” “Bu kelimeyi kullanırken karamsar mıydım yoksa kötümser mi?” dersiniz ha, ne dersiniz? 

Daha iyi bir hayat yaşayabilirsin! Kelimelerini, sendeki hakikatini duyarak kullanmaya bugün başla!

Dilerim iyimser ve gerçekçi bir Çarşamba olsun.

Ayşe Yazgan

İŞTE BUNLAR HEP BAŞA ÇIKMA MODLARI !

Çocuklara tüm Cadılar Bayramı şekerlerinizi yedik şakası yapmışlar. Adeta şema terapinin, başa çıkma modlarını anlatan bir sosyal deney olmuş. Bu çocukların ileride bir haksızlıkla veya kontrol edemedikleri bir durumla karşılaştıklarında verecekleri tepki, sanki bugünden belli.

Kimi öfkeden çıldırıyor,
Kimi “Olsun, bir sonraki sene daha çok toplarım.” diyor.
Kimi “Neden?!” diye isyan ediyor,
Kimi “Acıktıysan elma yeseydin!” diye çözüm öneriyor.
Kimi ise sessizce intikam alıyor! (bknz: dakika 01:24)!

Kocaman kocaman yetişkinlerin, içlerindeki çocuk ortaya çıktığında verdikleri tepkilerin çeşitliliğine benzemiyor mu?

Jimmy Kimmel- “I Ate Your Halloween Candy” YouTube Challenge:

http://www.dailymotion.com/video/x29j296_cocuklara-tum-sekerlerini-yedik-sakasi_fun

Eğer çocukların verdikleri tepki, anne-babalarının stres anında verdikleri tepkinin kopyası ise, bazıları çok iyi iş çıkarmış. Ve ben 01:57’deki fırlamayı yetiştiren anne olmayı dilerdim.

İçimizdeki çocuk ortaya çıktığında, hep o fırlama gibi önce durumun hüznünü yaşayıp, alacağımızı aldıktan sonra hızlıca kabullenişe geçebilmemizi ve bu duruma gülebilmemizi dilerim.

Ayşe Yazgan

Aylardan Kasım…

Aşk ayı. Şiir ayı.
Gelecek günlere güveninizi kaybetmeyin hiçbir zaman!

Iyi haftalar,
Ve Fotoğraf için Bahar Pilavcı’ya teşekkürler…
Ayşe Yazgan

“Sevgilim,
Başlar önde, gözler alabildiğine açık,
Yanan şehirlerin kızıltısı,
Çiğnenen ekinler,
Ve bitmez tükenmez ayak sesleri :
gidiliyor.
Ve insanlar katlediliyor :
Ağaçlardan ve danalardan
Daha rahat,
Daha kolay,
Daha çok.

Sevgilim,
Bu ayak sesleri, bu katliâmda
Hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu,
Fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden,
Güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan,
Gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman…”

NAZIM HİKMET

IMG_4960.JPG